Abstract
Yoksulluk, kentsel dönüşüm ihtiyacını ortaya çıkaran temel bileşenlerin en başında yer alır. Ülkemizde de, kentsel alanların dönüşümü, özellikle yoksul mahallelerinde gerçekleşmektedir. Yapılan uygulamalarda temel söylem, yoksul mahallelerin “düşük yaşam kalitesi” ve “insanca yaşam hakkı”dır. Oysaki, dünyada da çok zaman olduğu gibi, ülkemizde de uygulama sonuçları, bizlere kentsel dönüşümün, yoksul mahallelerin yaşam kalitesini değil, mekanın “göreceli” kalitesini yükselttiğini göstermektedir. Bu durum ise, göstermektedir ki, mekanın kalitesi “görece” yükselirken, kent yoksulları açısından iki davranış biçimi ortaya çıkmaktadır: Birinci durumda, yoksullar kamu gücü ile yerlerinden edilerek, yaşam alanlarından başka bir yere yerleşmeye ve borçlanmaya zorlanmaktadır. İkinci durumda, yoksullar değişen mekanın bedelini karşılayabilecek güçleri olmadığından başka bir yerde, ya yeni yoksulluk alanları yaratmakta, ya da mevcut yoksulluk alanlarına dahil olmaktadır. Ancak her iki durumda da sonuç aynıdır: Yoksullar, kentsel dönüşüm sonrası, artık eski mahallelerinde yaşayamamakta ve yoksulluk, kent içinde sıçrayarak, yer değiştirerek yayılmaktadır. Çoğu kez süreç, yoksullar açısından mülksüzleşme ile sonuçlanmaktadır. Bu sonuç, kentsel dönüşüm uygulamalarının yaşam kalitesini yükselttiğine dair temel iddiasını ve hedefini çürütmektedir. Kentsel dönüşüm alanında yaşayan yoksulların yaşam kalitesi yükselmemekte; aksine yerlerinden edilmeleri ve hatta mülksüzleşmeleri gibi nedenlerle daha olumsuz yönde etkilenmektedir. Değişen yalnızca onların yaşam alanları değil, aynı zamanda sosyo-kültürel ve ekonomik yaşamlarıdır. Sosyal çevrelerinden uzaklaşmaları nedeniyle kentle bütünleşme sorunları çoğalmakta ve bu durum birçok başka sosyo-ekonomik problemi beraberinde getirmektedir.
Bu çalışma, kentsel dönüşüm alanında bir yandan yaşam kalitesi artırılırken, bir yandan da yoksulların nasıl yerinde kalabileceği sorunsalına odaklanmaktadır. Bu sorunsala, kentsel dönüşüm yaklaşımlarına farklı bir bakış açışı getirerek bir çözüm arayacaktır. Mekanın göreceli kalitesi, yaşam kalitesi, yerel toplum perspektifinden tartışılacak ve Fatih Belediyesi tarafından 2006 yılında alanda gerçekleştirilen anketin sonuçları bu bakış açısıyla okunarak yorumlanacaktır. Bölgede ekonomik koşulların değişimini gözlemlemek üzere, emlak danışmanlarıyla da görüşmeler yapılmıştır.
Çalışma, konuyu, yalnızca birkaç yıl önce yaşanan ve telafisi imkansız sonuçların ortaya çıktığı Sulukule deneyimi üzerinden anlatmayı ve bundan sonraki benzer projelerin kabul edilecek ilkelerine kapsamlı bir çerçeve oluşturmayı hedeflemektedir. Bugün artık Sulukule yerinde değildir. Yeni Sulukule’de ağırlıklı olarak yabancı uyruklular mal sahibi ya da kiracı statüsünde yaşamaktadır. Sulukule’nin gerçek sakinleri ise, önce Taşoluk bölgesine gönderilmişe de, burada yaşayamayarak, bir daha geri dönemeyeceği Sulukule’nin yakınlarında yeniden yerleşmişlerdir. Bu durum, bölgede yapılan dönüşümün, bölge halkına yarar sağlamadığını, onların yaşam kalitesini yükseltmediğini açıkça göstermektedir.
Reference32 articles.
1. AArtı Planlama, Sulukule Projesi İstanbul için bir fırsattır, çünkü bu insani ve romantik bir projedir, https://www.mimarizm.com/makale/aarti-planlama-sulukule-projesi-istanbul-icin-bir-firsattir-cunku-bu-insani-ve-romantik-bir-projedir_113461 15 Mart 2023 tarihinde erişildi.
2. Atik M., (2008). Kentsel Yaşam Kalitesi Ve Kent Kimliği Bağlamında İstanbul’daki Yenileme Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme; Sulukule Örneği, Bahçeşehir Üniversitesi Fen bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi
3. Boylu A., A., Terzioğlu G., (2007). Ailelerin Yaşam Kalitelerini Etkileyen Bazı Objektif ve Subjektif Göstergelerin İncelenmesi, Ankara.
4. Cengiz E., (2018). Mega Etkinlikler ve Yerinden Edilme Olimpiyat Oyunları Etkisi, Oniki Levha Yayıncılık, İstanbul.
5. Cheung C. ve Leung K., (2008). Retrospective And Prospective Evaluations Of Environmental Quality Under Urban Renewal As Determinants Of Residents’ Subjective Quality Of Life, Soc Indic Res 85, 223–241