Affiliation:
1. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ, İLETİŞİM FAKÜLTESİ, İLETİŞİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ
Abstract
Egemen temsil rejimi, mülteciyi “evrensel bir özne”; mülteciliği ise yoksulluk, mağduriyet ve muhtaçlığın karakterize ettiği bir deneyim olarak sunagelmiştir. Ancak çalışmalar, zorunlu göçün kitlesel medya ve uluslararası göç rejiminin sunmaya çalıştığı gibi homojen bir deneyim olmadığını; aksine sosyal, politik, ekonomik ve kültürel koşullara göre değişiklik gösterdiğini ortaya koymuştur. Benzer biçimde medya, mültecileri her zaman şiddet ve zulümden kaçan pasif kurbanlar olarak değil; örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi politik özneler olarak temsil etmiştir. Bu araştırma, internet ortamının marjinalleştirilen gruplar için kendi deneyimlerine dair anlatıları yeniden çerçeveleme imkânı sunduğu argümanına dayanarak Instagram’da zorunlu göç deneyimi olan kişilerce üretilen ve paylaşılan mülteci imgelerini analiz etmektedir. Aynı zamanda bu araştırma, yaşanmış deneyime dayalı bu görsel anlatıların klişe imgeleri tersine çevirmekte sunduğu olanaklara odaklanmaktadır. Analiz, Instagram’da mülteciler tarafından üretilen alternatif mülteci imgelerinin, hâlen sayıca sınırlı olsa da, paylaşımların mültecilik deneyiminin farklı yönlerini görünür kılarak uzun vadede pozitif bir değişim için iyimser bir çerçeve sunduğunu göstermektedir.
Reference63 articles.
1. Alhayek, K. (2014). Double marginalization: The invisibility of Syrian refugee women's perspectives in mainstream online activism and global media. Feminist Media Studies, 14(4): 696-700.
2. Andén-Papadopoulos, K., & Pantti, M. (2013). The media work of Syrian diaspora activists: Brokering between the protest and mainstream media. International Journal of Communication, 7, 22.
3. Bal, M. (2003). Visual essentialism and the object of visual culture. Journal of visual culture, 2(1):5-32.
4. Bauman, Z. (2002). Reconnaissance wars of the planetary frontierland. Theory, Culture & Society, 19(4):81-90.
5. Bernal, V. (2005). Eritrea on‐line: Diaspora, cyberspace, and the public sphere. American Ethnologist, 32(4):660-675.