Affiliation:
1. HALİÇ ÜNİVERSİTESİ
2. İSTANBUL GEDİK ÜNİVERSİTESİ, SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
3. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ, SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
Abstract
Kısa bağırsak sendromu toplumda yaygın görülmemekle birlikte son kırk yılda prevalansında 2 kat artış olduğu düşünülen bir hastalıktır. Konjenital anomalinin türü veya uygulanan cerrahi rezeksiyona bağlı olarak farklı patofizyolojik mekanizmaların eşlik ettiği bu hastalıkta, hastaların en büyük problemlerinden biri malabsorpsiyondur. Malabsorpsiyon ve buna bağlı stoma kayıpları hastada ciddi malnütrisyon gelişme riskini doğurmaktadır. Bu durum oral beslenmenin yetersiz olduğu durumlarda ek olarak hastanın uzun dönem enteral ve/veya parenteral beslenme ile tedavi edilmesini gerektirmektedir. Hastaların metabolik ve fizyolojik koşullarına uygun beslenme gereksinimleri saptandıktan sonra yeterli enerji, protein ve mikrobesin ögelerinden zengin bir diyet içeriğinin olması tedavide elzemdir. Günlük enerji ve protein gereksinimlerini karşılamak adına 20-35 kkal/kg enerji ve 0.8-1.4 g/kg protein içeren bir diyet, konu ile ilgili uzman bir diyetisyen tarafından planlanmalıdır. Son dönemde yapılan bazı araştırmalar, probiyotik, omega-3 ve sitrulin gibi takviyelerin kısa bağırsak sendromuna ilişkin metabolik süreçlerde olumlu etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Probiyotik çalışmalarında özellikle Lactobacillus ve Bifidobacterium gibi bakteri cinsleri ön plana çıkmıştır. Omega-3 yağ asitlerinin parenteral beslenmeye bağlı kolestaz tedavisinde etkili olabileceği ve parenteral beslenme durumunda karaciğerin yeni bir koruyucu ajanı olabileceği ortaya koyulmuştur. Sitrulin takviyesinin 0.1-3.0 mg/kg/gün doz aralığında uygulandığında bağırsak sağlığı üzerinde potansiyel etkiler geliştirebileceği saptanmıştır. Bununla beraber bu takviyelerin klinikte kullanımına ilişkin hala kanıt düzeyi yüksek klinik araştırmalara ihtiyaç vardır. Kısa bağırsak sendromu hastaları, medikal tedavi ve tıbbi beslenme tedavisi açısından multidisipliner bir ekiple takip edilmelidir.