Abstract
XVI. yüzyılın sonlarında Portekiz’de Marrano kökenli bir ailede dünyaya gelen Uriel da Costa (ö. 1640), yirmili yaşlarına geldiğinde ailesiyle birlikte Portekiz’den kaçmıştır. Bu kaçışın arkasındaki en önemli gerekçe dönemin Engizisyon Mahkemeleri’dir. Protestanlığın yükselişiyle birlikte Katolik ülkelerdeki dini baskı artış göstermiş ve bu durumdan Marranolar da etkilenmiştir. Dini özgürlük arayışı içinde bir Hıristiyan olarak memleketinden göç edip Amsterdam’a giden ve Yahudiliğe dönüş yapan Uriel da Costa, beklediği gibi bir Yahudilik’le karşılaşmamış ve hayal kırıklığına uğramıştır. Uriel’e göre Yahudilik, Kutsal Kitap’a harfiyen uyularak yaşanması gereken bir dindir. Ancak dönemin Yahudileri, din adamları sınıfının yönlendirmesiyle Tevrat hükümlerinde değişiklikler yapmakta ve hayatlarını bu şekilde sürdürmektedir. Bu duruma itiraz eden Uriel, 1616 yılında küçük bir risale kaleme almış ve 11 madde halinde dönemin din adamlarını “Ferisiler” adı altında eleştirmiştir. Bunun neticesinde herem ilan edilmiş ve Yahudi cemaatinden kovulmuştur. İlk etapta reformist bir dindarlık anlayışına sahip olan Uriel da Costa, herem ilan edilmesinin ardından Yahudilik’ten uzaklaşmıştır. Uzun yıllar boyunca cemaatten ayrı yaşamak zorunda bırakılan Uriel, Yahudiler tarafından çeşitli baskı ve zulümlere tabi tutulmuştur. Ailesi ve yakın çevresi dahi fikirlerinden ötürü kendisine cephe almıştır. Bu durum içerisinde Uriel, Musa Şeriatı ve Yahudilik üzerine düşünmüş ve nihayetinde Musa’nın Yasası’nın da diğer yasalar gibi insan üretimi olduğuna karar vermiştir. Bu süre zarfında Uriel da Costa 1624 yılında Exame das tradicoes Phariseas conferidas com a lei escrita (Yazılı Kanunla Karşılaştırmalı Olarak Ferisi Geleneğin İncelenmesi) adlı bir eser yayımlamıştır. Bu eserde, 1616 yılında yapmış olduğu eleştirileri genişletmiş ve çok daha sert bir üslup kullanmıştır. İlk etapta Yasa’ya kesinlikle ve harfiyen uyulması gerektiğine vurgu yapan Uriel için artık önemli olan husus tabiatın yasasıdır. Yahudi din adamlarıyla girmiş olduğu mücadele ve cemaatten dışlanması sonucunda Uriel, Tanrı fikrini reddetmemekle birlikte deizme yönelmiş ve kurtuluşun yasaya bağlı olmadığı fikrini benimsemiştir. Uriel da Costa her ne kadar aklen ve kalben Yahudilikten uzaklaşsa da herem ilan edilmesinin ardından hayat şartlarında gerçekleşen kötüleşme nedeniyle yeniden cemaate dönmeyi talep etmiştir. Amsterdam Yahudi Cemaati, bu geri dönüşü kabul etmiş fakat ağır şartlara bağlamıştır. Uriel da Costa başlangıçta bu şartları kabul etmemiştir. Fakat aradan geçen yedi yıl boyunca Da Costa’nın hayatı daha da zorlaşmıştır. Yaşamış olduğu sıkıntıların kendisine hiçbir fayda sağlamadığını aksine zarar verdiğini idrak eden Uriel da Costa, cemaatin şartlarını kabul etmiştir. Sinagogda yapılan bir törenle cemaate tekrar kabul edilmiştir. Uriel da Costa’nın aktardığına göre bu tören esnasında önce tövbe ve itiraf dolu bir metin kendisine okutturulmuş, sonrasında sinagogda kırbaçlanmış ve en sonunda sinagogun eşiğine yatırılarak bütün cemaatin üzerinden geçme cezasına çarptırılmıştır. Bu tören Uriel da Costa’nın hayatındaki önemli kırılma anlarından biri olmuştur. Böylesine bir aşağılanma ile karşılaşan Da Costa, bu noktadan itibaren dini olmasa da psikolojik ve duygusal bir dönüşüm yaşamış ve hem Yahudiliğe hem de Yahudilere karşı kin ve nefret beslemeye başlamıştır. Düşmanlık ve intikam duyguları içerisinde bir otobiyografi kaleme almıştır. Examplar Humanae Vitae (İnsan Yaşamının Bir Örneği) adını verdiği bu eserde her ne kadar Yahudilerden ve Yahudilikten bahsetse de eserin muhatabı Hıristiyanlardır. Bu çalışmasında Uriel, Yahudiliğe olan bütün düşmanlığını göstermiş ve dönemin Hıristiyanlarına çeşitli mesajlar vererek onları Yahudilere karşı kışkırtmaya çalışmıştır. Yaşamış olduğu sıkıntılar ve problemler nedeniyle derin bir melankoli içerisine giren Uriel da Costa, 1640 yılında kafasına sıktığı bir kurşunla hayatına son vermiştir. Yazdığı eserin birinci amacı olan Hıristiyanları, Yahudilere karşı harekete geçirmeyi başaramamıştır. Fakat dolaylı da olsa Yahudilerden intikamını almayı başarmıştır. Fikirleri ve hayat hikâyesiyle Amsterdam Yahudileri arasında uzun yıllar konuşulmaya devam eden Uriel, Baruch Spinoza (ö. 1677) gibi önemli bir filozofun tarih sahnesine çıkışına katkı sağlamıştır. Uriel ve onun gibi isimlerin fikirleri, sonraki yıllarda Spinoza gibi önemli Yahudi düşünürler tarafından sistematik ve felsefi bir hale getirilmiştir.
Publisher
Marife Dini Arastirmalar Dergisi
Reference29 articles.
1. Acosta, Uriel. A Specimen of Human Life. New York: Bergman Publishers, 1967.
2. Armstrong, Karen. Tanrı’nın Tarihi. çev. Hamide Koyukan vd. İstanbul: Pegasus Yayınları, 5. Basım, 2018.
3. Aykıt, Dursun Ali. Hıristiyanlığın Öncüsü Olarak İskenderiyeli Philo. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2011.
4. Berg, Jan Van Den vd. “Menasseh ben Israel, Henry More and Johannes Hoornbeeck on the Pre-Existence of the Soul”. Menasseh ben Israel and His World. 98-116. Leiden: Brill, 1989.
5. Bodian, Miriam. “Hebrews of the Portuguese Nation: The Ambiguous Boundaries of Self-Definiton”. Jewish Social Studies 15/1 (2008), 66-80.