Abstract
Kökeni dinsel inanç ve pratiklere dayanan, insanların duygu ve düşüncelerini bedenleri aracılığıyla aktardıkları, insanlık tarihinde zaman içerisinde yeni işlevler de kazanan “dans” birçok bilimin ortak çalışma alanlarından biri olan bir kültürel evrenseldir. Ritüelistik yapısı, zengin tarihsel birikimi ile özellikle halk bilimi, antropoloji, etnoloji gibi sosyal bilimlerin temel araştırma konularından biri olan halk dansları, geleneksel gösteri sanatlarımızdan birisi ve yaşatılması, gelecek kuşaklara aktarılması için korunması gereken bir kültürel miras unsurudur. “Gösteri sanatları” başlığı altında ele alınan “geleneksel halk dansları”nın somut olmayan kültürel mirasın korunması ile ilgili ulusal ve uluslararası alanda yapılan çalışmaların önemli bir bölümünde yer aldığı görülmektedir. Somut olmayan ya da yaşayan kültürel mirasın görünür kılınması süreci özünde bir müzeleştirme sürecidir. 2003 yılında UNESCO tarafından kabul edilen “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” ile “koruma” çalışmaları sırasında kullanılan mekânlardan biri de “müzeler” olmuştur. Sözleşmenin kabulünden sonra 2007 yılında, Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM), müze tanımına “somut olmayan kültürel miras” kavramını ekleyerek somut ve somut olmayan kültürel mirasın bir arada ve bağlamında yaşatılarak korunmasını amaçlamaktadır. Bu gelişmeler yeni ve çağdaş müze anlayışıyla SOKÜM müzeciliğinin de oluşmasına neden olmuştur. SOKÜM müzeleri toplumda farkındalık yaratma, yaşatma, canlandırma, aktarma ve topluluğun katılımını sağlama gibi yaklaşımlarla ön plana çıkmaktadırlar. Öte yandan müzelerde somut olmayan kültürel mirasın bu tür müze uygulamalarıyla nasıl hayata geçirilebileceği ve ne kadar başarılı olunabileceği de konunun uzmanlarınca halen tartışılmaktadır. Mevcut müze uygulamalarına bakıldığında, müzelenmesi zor SOKÜM alanlarından birisinin “gösteri sanat-ları” alanı ve bu alana ait unsurların olduğu görülmektedir. Türkiye’de gösteri sanatları koruma çalışmalarında müze uygulamalarının daha çok geleneksel halk tiyatrosu türleriyle (Karagöz, kukla, meddah, orta oyunu, köy seyirlik oyunları) sınırlı kaldığı, geleneksel halk dansları ve müziği konusunda uygulamaların/etkinliklerin yetersiz olduğu –hatta hiç olmadığı- gözlemlenmektedir. Geleneksel halk danslarımızın müzede sergilenmesindeki güçlükler kadar tarihsel süreçte yaşadığı kimi sorunların ve tartışmaların da bunun nedeni olduğu söylenebilir. Başta halk dansları, halk müziği ve bunlarla ilgili gösteriler geçmişte “folklorculuk” modasına kurban edilirken, halk danslarında “otantiklik”, “bağlamından kopma”, “sahneleme” ve “turistifikasyon” gibi sorunlu alanlar dün olduğu gibi bugün de dikkat edilmesi gereken konuların başında gelmektedir. Buna karşın, uluslararası alanda gerek SOKÜM Sözleşmesi süreçlerinde gerek kültürel mirasın korunması bağlamında geçekleştirilen konuyla ilgili önemli çalışmalar ve örnekler yer almaktadır. Bu örnekler incelendiğinde başta SOKÜM Sözleşmesi Korumanın İyi Uygulamaları Kaydı’nda da yer alan; Fandango’nun Yaşayan Müzesi (Brezilya) (Fandango’s Living Museum- Brazil) gelmektedir. Bunun yanı sıra Müzelerde Etkileşimli Dans Yayılımı Projesi (Interactive Dance Dissemination in Museums Project) ve SOKÜM Olarak Dans Projesi (Dance as ICH: New models of facilitating participatory dance events (Dance- ICH) Project) geleneksel halk danslarının odağa alındığı önemli uygulama/etkinlik ve projeler arasında yer almaktadır. Bu örnekler geleneksel halk danslarımızın müzelenmesi konusunda esin kaynağı olabilecek örneklerdir. Türkiye’de sayıları giderek artan SOKÜM müzelerinde gösteri sanatları alanında gerçekleştirilen uygulamalar ve etkinliklere bakıldığında, geleneksel halk dansları oldukça zengin bir birikime sahip olmasına rağmen, bu birikimin müze uygulamalarına yeterince yansımadığı görülür. Oysa SOKÜM Türkiye Ulusal Envanteri’nde çok sayıda geleneksel halk dansı unsurumuz kayıtlıdır. Temsili Liste’de geleneksel halk danslarımız ile ilgili bir unsurumuzun olmaması ayrıca dikkat çekicidir. Bir miras unsuru olarak geleneksel halk danslarının korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması süreçlerine katkıda bulunabilecek SOKÜM müzelerinde gerçekleştirilecek müze uygulamala rının, dansların canlı performanslar eşliğinde, ziyaretçilerin de sürece dâhil edildiği, yaşayarak deneyimleyecekleri düzenleme-lere ihtiyaç olduğu görülmektedir. Geleneksel halk danslarını müzelere taşıyan, yurtdışında gerçekleştirilen çalışmalardan yola çıkarak, geleneksel halk danslarının müze ortamına taşınmasında ve nasıl müzelenebileceği konusunda farkındalığın yaratılmasının yanı sıra geliştirilecek önerilerin de önemi büyük olacaktır.
Reference57 articles.
1. Adıgüzel, Ö. ve Lumalı, H. Ö. “Bir Sanat Türü (mü?): Halk Dansları”, Sanattan Topluma Türk Halk Dansları, (Ed.: O. Yoncalık), İstanbul: Doğu Kütüphanesi, (2020): s. 9-36.
2. Aikawa, N. “The International Convention For the Safeguarding of the ICH: Addressing Threats to ICH”. International Conference Globalization and Intangible Cultural Heritage, Tokyo, Japan: 26-27 August (2004): 80-83.
3. Akkaya, A. Anadolu Halk Dansları ve Halk Dansları Üzerine Genel Değerlendirmeler, Ankara: Phoneix. 2014.
4. Alivizatou-Barakou, M., vd. “ICH and New Technologies: Challenges and Opportunities for Cultural Preservation and Development”. Mixed Reality and Gamification for Cultural Heritage, Springer, (2017): pp. 1-30.
5. And, M. Oyun ve Bügü, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 2012.