Affiliation:
1. KIRŞEHİR AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ, İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ, İSLAMİ İLİMLER PR.
Abstract
İnsanın anlam ve hakikat arayışı, yaratılışla başlayan ve süregelen bir yürü-yüştür. Bu arayışta din ve nübüvvet gibi dinî öğretilerin özel bir yeri vardır. Bazı peygamberlerin ve sâlih insanların yaratıcıyla tek başına kalmak, toplum hayatının çekilmez bunalımlarından kurtulmak, kendi iç dünyalarına yolculuk etmek, hakikati aramak gibi gayelerle insanlardan uzak bir yere çekilmeyi ter-cih ettikleri görülmektedir. Hz. Peygamber’in de nübüvvet öncesi ve sonrası benzer bir yalnızlık tecrübesi yaşadığı görülmektedir.
Çalışmada Hz. Peygamber’in; yaratıcıyı bulma, varlığı ve hayatı anlamlan-dırma yürüyüşünde nübüvvet öncesi ve sonrası ulaştığı tecrübelere değinilmiş-tir. Psikolojik bir hali ifade eden yalnızlık hissiyle Hz. Peygamber’in risâlet öncesinde yaşadığı halvet süreci ve risâlet sonrası gece ibadeti ve iʿtikâfta ge-çirdiği halvet dönemi arasında irtibat kurulmaya çalışılmıştır. Diğer yandan Hz. Peygamber’in hakikati aramak adına yaşadığı bu tecrübelerin, günümüz insanının anlam arayışına ne tür katkı verebileceği tartışılmıştır.
Bu bağlamda Hz. Peygamber’in nübüvvet öncesi Hira mağarasına gittiği ve burada yalnız kalmayı tercih ettiğine dair hadisler yer almaktadır. Hz. Pey-gamber, teo-psikolojik gelişimi doğrultusunda bozulmadık fıtratının, evreni ve toplumu doğru bir şekilde gözlemlemesinin ve ahlâkî erdemlere sahip olması-nın etkisiyle iç âleminde yaşadığı manevi değişikliği görüyor, kendisini rahat hissedeceği ve yalnız kalabileceği yerler arıyordu. O, hakikati öğrenmek için; uzleti değil halveti tercih etmiş, güvenilir bir yerleşim yerini, bilgiyi sorup öğ-reneceği alimleri ve ilim meclislerini değil, tehlikenin kol gezdiği ve istişare yapacak kimsenin olmadığı Hira mağarasına yönelmiş, tefekkür ve ibadet ile vaktini geçirerek tehannüs yapmıştı. Nihayetinde o, vahyin bilgisinden yok-sun, ne aradığını bulmaya çalışan fakat aklen, ruhen ve bedenen vahiy almaya adım adım hazırlanan bir hal içerisinde iken peygamber seçilmişti.
Hz. Peygamber’in hikmet ve hakikat yolculuğu; ilk vahyi aldıktan sonra da devam ettiği, nübüvvetin ilk yıllarında Hz. Peygamber’den, yaşadığı sıkıntılar karşısında metanetini artırmak, inen vahyi içselleştirmek amacıyla geceyi ihya etmesinin istendiği, onun da kıraat ve secdesini uzun tutarak teheccüd namazı kıldığı ve vefat edinceye kadar bu namazı kılmaya özen gösterdiği görülmek-tedir. Gece ve yalnızlık ikileminde Allah Resûlü’nün Ramazan gecelerinde Cebrâil ile karşılıklı Kur’an okuyarak iki Ramazan arası inen ayetleri pekiştir-diği, isrâ ve miʿrac hadisesinde gece yolculuğuna çıkartılarak beşer üstü bazı hakikat ve hikmetlere ulaştırıldığı gözlenmektedir. Ramazan ayında kılınan teravih namazı ve bu aya mahsus iʿtikâf ibadeti de yine geceyi ve özellikle Kadir gecesini ihya etme fırsatı vereceği için ayrı bir önem taşımaktadır. Hz. Peygamber ilk vahyin indiği esnada olduğu gibi nübüvvetten sonra da yine halvete çekildiği ve Kur’an’ın indiği bu özel anı araştırmaya devam ettiği gö-rülmektedir. Fakat bu sefer vahyin bilgisinden habersiz fakat hakkı bulmaya çalışan tehannüs halinde değil hak ve hakikatin farkında ve neyi aradığı bilinci içerisinde olan iʿtikâf halinde bu arayış sürecine dahil olmuştur. İlk vahyin indiğinde ulaşılan hakikat; vahyi ve kozmik alemdeki âyetleri okumakla haki-katin öğrenileceği gerçeği iken Kadir gecesini ararken ulaşılan hakikat ise Kur’an’ın indiği mekân ve zamanı şereflendirdiği gibi hikmet dolu mesajı okuma ve anlama çabası içinde olan her kişiyi ve mesajın okunduğu her anı yücelteceği gerçeği olsa gerektir.
Kadir gecesini arama ile ilgili hadiste geçen “taḥarrav” kelimesi ile Hz. Pey-gamber’in risâlet öncesi halvete çekildiği mağaranın adı olan “Ḥira” kelimesi-nin semantik açıdan ifade ettiği anlam birliği dikkate şayandır. Her iki kelime-nin kökü de “arama, arayış” anlamına tekabül eder. Bu durum insanın hayat serüveninde, varoluşsal problemlerine dair bir arayış içinde olduğunu hatır-latmaktadır. Diğer taraftan hakikati arama ve yalnızlaşma olgusu geçmiş çağ-larda olduğu gibi günümüzde değişik şekillerde devam etmektedir. Modernite olgusunun çağımızda yalnızlık hislerinin artırdığı, insanların yalnızlıktan kur-tulmak için hakikatten feragat etmesi gerektiği ve böylece hakikatin bir değer olarak önemini yitirdiği savı günümüzde sıklıkla dillendirilmektedir. Kişinin kendisi, yaratıcısı, çevresi ve diğer insanlarla sağlıklı bir iletişim kurması an-cak hakikati araştırması ve haktan yana olması ile mümkün gözükmektedir.
Subject
General Earth and Planetary Sciences,General Environmental Science
Reference68 articles.
1. Abdürrezzâk, İbn Hemmâm b. Nâfi‘ es-San‘ânî, el-Muṣannef. nşr. Habîburrahman el-A’ẓamî. 11 Cilt. Beyrut: el-Mektebü’l-İslâmî, 1. Basım, 1403.
2. Abdürrezzâk, İbn Hemmâm b. Nâfi‘ es-San‘ânî. Tefsîru’l-Kur’ân. thk. Mustafa Müslim Muhammed. 2 Cilt. Riyad: Mektebetu’r-rüşd, 1410.
3. Âcurrî, Muhammed b. Hüseyn. Kitâbu fażlü’t-teheccüd. thk. Abdullatif b. Muhammed el-Ceylânî. Riyad: Dâru’l-Hużayrî, 1413.
4. Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî. el-Müsned. nşr. Ebû Hâcir Muhammed Saîd Besyûnî. 6 Cilt. Beyrut: y.y., 1985.
5. Alıcı, Mehmet. “Câhiliye Arabı Bir Peygamber Bekliyor muydu? Âtıl Tanrı/Deus Otiosus Bağlamında Câhiliye Dönemi Peygamber Algı-sı”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 59/1 (2018), 117-154.