Affiliation:
1. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi
Abstract
İbn Haldûn, kendinden önceki müverrihlerin rivayeti esas alarak tarih anlatımında bulunmalarını sorunsallaştırarak bu meseleyi kendi eserinde (Târihu İbn Haldûn: Dîvânü’l-mübtedeʾ ve’l-ḫaber fî eyyâmi’l-ʿArab ve’l-ʿAcem ve’l-Berber ve men-âs̱arahüm min-ẕevi’s-sulṭâni’l-ekber) tartışıp tarih ilmine yeni bir perspektif kazandırmaya çalışmıştır. Benimsediği usûl, tarihin nedenselleştirilmesi, öngörülebilmesi ve olgusal işleyişin belirleyiciliği üzerine kuruluydu. Bu da bir bakıma tarih ilminin hakikate ulaşmanın miyarı olarak görülmesi anlamına geliyordu. Bu metoda göre tarih, hadiselerin doğruluğunu belirleyen yegâne kıstas hâline gelmekteydi. Bu durum aynı zamanda tarihin, teolojik determinizm anlayışı ile değil, insanın ihtiyarî eylem ve tercihleri doğrultusunda ilerlediğinin göstergesiydi. İnsanın gündelik yaşamındaki tutum ve davranışları, insan ilişkileri, ahlakî prensipleri dikkate alıp almaması gibi pek çok dinî/kültürel tavır, onun inşa ettiği devletin geleceğini ilgilendiren hususlardandı. Ancak diğer taraftan İbn Haldûn’un tarih usûlüne ilişkin yapılan çalışmalarda “devletler de insanlar gibidir; doğar, büyür, geriler ve dağılır” şeklinde ön kabul olarak benimsenen anlayışın insanın failliğini ortadan kaldırıp yazgısallığı dikte ettiği görülmektedir. Bu durum her şeyden önce siyasal mekanizmaların hangi illiyetler dahilinde çöküşe uğradığının sosyolojisinin idrak edilmesini zorlaştırmaktadır. Bir başka ifadeyle, İbn Haldûn’a yönelik yapılan bu alımlama biçimi, onun tarih incelemelerinde sıklıkla kullandığı olgusal işleyişin ihmal edilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada söz konusu sorunun önüne geçebilmek amacıyla İbn Haldûn’un bir yöntem olarak tarihi neden/nasıl nedenselleştirdiği üzerinde durularak devletlerin oluş-bozuluşunda teolojik determinizmden ziyade toplumun yaşam tarzındaki değişiklikler vurgulanacaktır. Aynı zamanda İbn Haldûn’un, “insanlar tabiatlarının değil, alışkanlıklarının çocuğudur” fehvasından hareketle devletlerin oluş-bozuluşu insanların ihtiyarî eylemleri ile ilişkilendirilerek benimsenen yaşam tarzlarının ne gibi neticeler doğuracağı ortaya konulacaktır. Çalışmada izlenen temel yöntem, İbn Haldûncu bir perspektif ile tarihi aklî ilimler kategorisinde görerek yaşanılagelen sürecin müspet/menfi neticelerini insan ferdinin bilinçli ya da bilinçsiz eylemleri üzerine kuruludur.
Publisher
BEU Ilahiyat Fakultesi Dergisi
Reference54 articles.
1. Abdul Qadir, M. “The Social and Political Ideas of Ibn Khaldun”. The Indian Journal of Political Science 3/2 (1941), 117–26.
2. Abou-Tabickh, Lilian. Al-‘Asabiyya in Context Choice and Historical Continuity in Al-Muqaddima of Ibn Khaldūn. Toronto: Toronto University, Doktora Tezi, 2019.
3. Ahmad, Zaid. The Epistemology of Ibn Khaldûn. New York: Routledge Publishing, 2003.
4. Akyol, Aygün. “İbn Haldûn’un İlim Anlayışında Felsefe ve Tarih Tasavvuru”. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10/20 (2011), 29–59.
5. Al-Azmeh, Aziz. Ibn Khaldun. London: Routledge Publishing, 1982.