Abstract
Hippokrates doğa filozofları ve özellikle Herakleitos’tan aldığı doğa (physis) kavramını tıbbi hedeflerinin ve hekim kimliğinin ötesinde bir filozof gibi yeniden yorumlamıştır. Bu çabası doğa felsefesinde doğa-beden analojilerinin epistemolojik bir yöntem olarak benimsenmesine yol açmıştır. Ancak Hippokrates’i sonraki kuşaklara kendisi de bir hekim ve doğa filozofu olan Galenos aktarmıştır. Galenos’un, Hippokrates’ten etkilenen Platon ve Aristoteles’in çizgisindeki Stoacı ve Orta Platonculara karşı Hippokrates’i öne çıkardığı görülmektedir. Bu iki hekimin, insan doğasını evrenin doğasından üstün tutarak keşfetmeye çalışmaları onları ana akım felsefeden ayrı bir çaba içerisinde göstermekle birlikte bu çabanın ayrı bir kavramsal gelişimi tetiklediği de görülmektedir. Meteorolojik tıp olarak tanımlanabilecek bu kavram doğa ve insan bedeni arasında kurulan analoji çerçevesinde tıp ile meteoroloji ve astronomi bilimlerinin gelişimini karşılıklı bir sürece yöneltmiştir. Ancak bu analojinin arka planında bir ahlaki gerekçenin bulunduğu da yadsınmamalıdır. Buna karşılık bu antik mirası etik bağlamından doğa felsefesine doğru yönlendiren İbni Sina’nın gözleme dayalı pratiği 17. yy.a kadar karşılık bulmuştur. 17. yy.da aletsel meteorolojik ölçümler, doğa-insan analojisinin iklim-sağlık korelasyonuna evrilmesini sağlamıştır. Bu sayede meteorolojik tıp 18. yy.da eriştiği nihai çerçeveye kavuşmuştur. Çalışmanın amacı meteorolojik tıbbın sunduğu epistemolojik ve etik çerçeve ile günümüz insanına geçmişten gelen bir bakış açısı sunmaktır.