Affiliation:
1. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi
Abstract
Yirminci yüzyılın başındaki modernleşme, sanayileşme ve Büyük Savaş süreçleri, korkunç derecede çevreleri mahvetmiş ve insanları etkilemiştir. Dolayısıyla o dönemde doğal ve insani olan kaybedilmiştir. Jeffrey Mathes McCarthy’nin “yeşil modernizm” olarak adlandırdığı durumun merkezinde genel olarak insanın doğayla olan bağlantısını yitirmesi yer almaktadır. Yeşil modernizm, modernist edebiyatta insanmerkezci uygulamaların insan ve doğa ikiliğine nasıl yol açtığını araştırmaktadır. Yeşil modernizmin bir parçası olarak kabul edilen D. H. Lawrence, Lady Chatterley’in Aşığı (1928) adlı romanda mekanikleşmiş endüstrinin doğayı ve insanları nasıl kontrol altına almaya çalıştığını anlatmaktadır. Aslında Lawrence, doğa ile insanlar arasındaki Kartezyen sınırı reddetmemektedir. Aksine Lawrence, insan bedenleri sanayileşme tarafından “köklerinden sökülmesine” rağmen bedenlerin insan-olmayan çevrelerle yakından bağlantılı olduğunu kabul etmektedir. Bu açıdan bu makale, Lady Chatterley’in Aşığı adlı romanın, insan bedenlerinin ve benliklerinin doğal dünyanın bir parçası olduğu ve yeşil doğayla olan yitik bağlantının ancak sosyal ve cinsel yenileşmeyle yeniden keşfedilebileceği yönünde yeşil modernist bir fikri öne sürdüğünü tartışmaktadır. İnsanın ekolojik olarak doğaya gömülü olduğunu vurgulayan D. H. Lawrence, insanın yeşil doğayla ilişkisinin gerçekleştirilmesini ana karakterler Connie ve Mellors arasındaki ilişki örneğiyle göstermektedir. Ekoeleştirel tartışmalardan ve Lawrence’ın cinselliğe ilişkin kavrayışlarından yararlanan bu çalışma, Lady Chatterley’in Aşığı adlı romanda insan-doğa ilişkisini ve ekolojik yakınlığı incelemektedir.
Publisher
Dil ve Edebiyat Arastirmalari Dergisi